Sırrı Süreyya ÖNDER
Birgün
Gürbüz Çapan’ın BirGün’de Gülşah Karadağ’la yaptığı
röportajdaki yaklaşım üzerinde durmakta fayda var.
Dile getirdiği tespitler sadece kendisiyle sınırlı olsaydı
işimiz kolaydı. Bir kahve içimi konuşur, dertleşirdik. Gel gelelim durum böyle
değil. Çapan gibi düşünenlerin sayısı bir hayli fazla.
“Mesele bizim için solun ne kadar unsuru varsa, toparlanmasını
sağlamaktır. Bunu Sarıgül’le yaparız, Kırmızıgül’le yaparız. Şu an bu
toparlanmayı sağlayacak en iyi isim o görünüyor.” Bu sözler Çapan’a ait.
Arkadaş biz ne hallere düşmüşüz de haberimiz yok! Solun ne
kadar unsuru varsa Sarıgül toparlayacakmış ha! İnsanın bırak dağınık kalalım
diyesi geliyor.
Tuzsuz Deli Bekir diye bir bektaşi tiplemesi vardır Anadolu
folklorunda. Bektaşi meşreptir. Bir gün mahallede bir cenaze olunca yıkayıp
defnedecek adam bulamamışlar. Bir bakmışlar Deli Bekir şarabını açmış
demlenmekte. Zor şer ölüyü yıkatmışlar. Deli Bekir mevtayı yıkadıktan sonra
kulağına eğilip bir şeyler fısıldamış. Ahali meraklanıp sormuş “Rahmetlinin
kulağına ne dedin?” diye.
“Sen şimdi öbür dünyaya gideceksin, sana sorarlar dünyanın
ahvali nicedir diye. Sen Deli Bekir imam olmuş de onlar gerisini anlarlar” diye
cevaplamış.
Bunu mesela Terzi Fikri’ye ya da onun yoldaşlarına anlatacak
cesarette birisi bu “dağınık sol”da var mıdır bilmiyorum. Çapan’a da tavsiye
etmem. Bize söyledi, bari onların ruhunu muazzep etmese iyi olur.
Solu toparlamak Sarıgül’ün ne kadar derdidir?
Bunu hangi yöntem ya da müktesebatla yapacaktır?
Cevabı yukarıdaki fotoğrafta saklıdır.
Gülşah Karadağ benim başkan adaylığımı sorunca Çapan şöyle
demiş:
“Sırrı Süreyya ayıp ediyor. Biz Tayyip’ten kurtulmaya
çalışıyoruz. Sarıgül konusunda, ilkesel sorun diyor. Gelsin, anlatsın, Sarıgül
onun hangi ilkesine aykırı düşüyor? Kadir Topbaş hangi ilkesine doğru düşüyor?
Hiçbir CHP’li, bir AKP’liden daha kötü değildir, olamaz.”
Bu ülkede, halen günde 3 liraya ısınabilen bir kent imarına
imza atmış ve yapılaşma yoğunluğunda insan lehine, eko-sistem lehine bir yerde
durmuş bir başkana keşke meram anlatmak zorunda kalmasaydım. İnsanın içi acıyor
ama demek ki konuşmak gerekiyor, konuşalım.
Senin benim değil herkesin olacaksa iktidar…
Madem sol toparlanacak ben mani olmayayayım. Ben en iyisi
buradan tüyo vereyim. Sarıgül de çıkıp sol bir yaklaşımla manifesto yapsın.
Bir eşbaşkanla iktidar yetkisini paylaşacak mı?
Üçüncü köprü inşaatını ve ormanlardaki talanı durduracak mı?
Kente karşı işlenmiş bir suç olan üçüncü havalimanı
inşaatını durduracak mı?
Bu amaçla katledilmiş yüzbinlerce ağacın hesabını soracak
mı?
Bir İstanbul ağaç envanteri çıkarıp bir tekini bile kesmeme
sözü verecek mi?
Neredeyse yarısında bizzat imzası olan ve göğe saplanmış bir
hançer gibi duran gökdelenler, her türlü “emsal” kriterlerini delerek yapıldı.
Bunlardan milyonlarca dolar rant sağlandı. Bunları yıktıracak mı? Olmadı
diyelim bu rantı tahsil edip kente tahsis edecek mi? Bu hükümetin işidir
demeyip, bir plaza-gökdelen vergisi getirecek mi?
İstanbul Belediyesi’nin büyük işleri ne hikmetse hep aynı
müteahhitler tarafından alınmış. Bunlar için bir devri sabık yapacak mı? Yoksa
onlar Şişli Belediyesi’nden de benzer işler almışlar mı?
Boğaza kondurulan o korkunç heyula kent hukukunu katlederek
yapıldı. CHP’li Beşiktaş Belediyesi de ruhsat sorununu şimşek hızıyla çözdü. Bu
ruhsatı iptal ettirecek mi?
Emsal değeri, boğaz için öngörülen noktaya çekecek mi? Mesela
fazlalıklarını yıktıracak mı?
Milyarlarca dolar haksız ranta kolaylık sağlayanlar için suç
duyurusunda bulunacak mı?
Kentli yurttaş müşteri değildir! Su da sola bulaşmış hiç
kimse için alınıp satılan bir meta olmamalıdır. Temiz suya erişim hakkı temel
bir insan hakkıdır. Mesela suyu yoksullar için ücretsiz yapacak mı?
Taşeron işçilik çağın gördüğü en vahşi sömürme biçimidir.
Taşeronluğu belediyeden kovacak mı?
Sendikayı destekleyecek mi? Peki Şişli Belediyesi’nde
bunları yapmış mı? Efendim, duyamadım? Yapmamış mı? Peki solu ne ile
toparlayacak?
Mademki ifade bu çağda elimizde bırakılan tek silah, geçelim
ilkeleri ifade aşamasına. ‘Kente ve insanlığa karşı suç işlememiş’ cümlemin
altı çok çiziliyor. Kent dediğimiz şey sadece betonlar, yollar, trafik işaretleri,
elektrik hatları ve yine beton sosyal tesisler değildir. Kent dediğimiz şey,
toplumsal bir resim yapmaktır. Bu toplumsal boyama faaliyetinde fırçayı sıradan
insanların eline verdiğinizde, şehirlerin yeşerdiğini, sermayenin vatkalı
ceketlerle beslediği insanlara verdiğinizdeyse şehrin anlamsız bir griye
kestiğini, binalar yükselirken insanların binalar karşısında alçaldığını
görürsünüz. İlkesellik diye tutturmamız bundandır. Siz unutmuş olabilirsiniz
biz unutamıyoruz işte. Siz bunu ‘ayıp’ bulabilirsiniz, biz buna erdem ve
haysiyet diyoruz.
Gelelim Topbaş meselesine…
Böyle birisi artık yok anlamadınız mı?
Kentin kendisiyle ilgili en mühim günlerinde ortalıktan toz
olan, sonra da çıkıp ağlak bir sesle, artık bir otobüs durağının yerini bile
size soracağız diyen adam mülgadır. Bizim rakibimiz olamaz. Bizim için adı
sadece suç duyurusu yapılacağı zaman hatırlanacaktır.
Resmiyeti bırakıp doğrudan sorayım; Gürbüz Abi, bu senin
toparlamacın kendisinden üçüncü tekil olarak bahsedip, Gezi Direnişi’ni
kastederek “Bir Sarıgül kendi düzenlemediği mitinge katılmaz” diyor. Adaylığını
kastederek, “Bir Sarıgül, kazanmayacağı yarışa girmez” diyor. Ben bir ayıba
daha imza atmadan sen bana bu zihniyetin soldaki yerini bi söyleyiversen de ben
de rahat bir uyku uyusam!
Kazanmak bahsine gelince bu laf ganyancılara yakışır,
solculara değil.
Biz hayatımız boyunca kazanamayacağımızın çok aşikâr olduğu
yarışların koşucusu olduk. Bu kadar çok öldüysek bundandır. Zindan duvarları
hep solcuların kanına fon olduysa bundandır.
Mülksüz, baldırıçıplak ve ‘çapulcu’ olduysak bundandır.
Bizim için ‘onur’ ve ‘erdem’in kazanmaktan daha kıymetli
olmasındandır.
“Gül muştucusu” şairin dediği gibi:
“Biz yangında koşuyu kaybeden atlarız.
Biz kirli ve temiz çamaşırları
Aynı zaman aynı minval üzere katlarız
Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız”
Ayıpsa ayıp…
İki mühim not:
1- “Bölecek” duruma gelmişsek kazanacak duruma da gelmişiz
demektir. İlkesiz, gönülsüz, neo liberal bir Abdurrahman Çelebi’ye ne gerek
var?
2- Benden duymuş olmayın ama toparlamacı başkan Esenyurt’ta
Gürbüz Çapan’ı kesinlikle istemiyor. Bizzat CHP’li yöneticilerden duydum. İster
misiniz solu toparlamanın ilk firesi Çapan olsun! Toparlanamayan Çapan yeni bir
“ayıp”lı röportaj versin! Gel de gülme o zaman.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder