ERMENİ SOYKIRIMI HALA SÜRÜYOR!
Basına ve Kamuoyuna
İki yüzü aşkın Ermeni aydının, evlerinden alınarak zorla
sürgüne tabi tutulması ve bu aydınların yol üzerinde İttihat ve Terakki
Cemiyeti’nin illegal örgütü Teşkilat-ı Mahsusa tarafından planlı bir şekilde
katledilmesi nedeniyle, 24 Nisan 1915, Ermeni Soykırımı’nın başlangıcını
sembolize etmektedir. Fakat 24 Nisan 1915, bu topraklardaki Ermeni Halkına
yönelik saldırıların ilki değildir. Sultan II. Abdülhamit’in emriyle kurulmuş
olan Hamidiye Alayları eliyle gerçekleştirilen 1894-96 Katliamları ve 1908 II.
Meşrutiyet’in ilanının hemen ardından gerçekleşen 1909 Adana Katliamı, kuşkusuz
soykırımın öncülleridir. 24 Nisan 1915’i takip eden süreçte, Osmanlı coğrafyası
devlet denetiminde gerçekleşen sistematik ve planı katliamlar ve sürgünler ile
Ermenisizleştirildi. Ermenilerin tüm birikmilerine el konurken, bütün kültürel
mirası yok edildi. Şüphesiz ki, Ermeni Soykırımı ile, yeni ulusal burjuvazi
için sermaye birikiminin oluşturulması hedeflenmişti. Bu süreç zarfında
Anadolu’nun diğer Hristiyan halkları da soykırım politikasından payına düşeni
almıştır. Seyfo, yani Asuri-Süryani Soykırımı ile Pontus Soykırımı bu bağlamda
değerlendirilmelidir.
Bir soykırım suçunun son halkası ve suçun sürekliliğinin en
önemli göstergesi, soykırımın inkarıdır. Nitekim varlığını ve sermayesini bu
insanlık suçu üzerine kuran Turkiye Cumhuriyeti Devleti, imha, inkâr ve
asimilasyon politikalarını sürdürmekte kararlı davranmaktadır. Kurulan yeni
cumhuriyette her türlü etnik ve dinî farklılık yok sayıldı ve
tektipleştirilmeye çalışıldı. Soykırımdan kaçarak kurtulan Ermeniler’in
yurtlarına geri dönüşü, Cumhuriyet’in kurucu meclisi tarafından kanunlarla
engellendi.